Çocuklarda Ortodonti

Çocuklarda ortodonti tedavisi 6-7 yaşlarında başlayabilir. Bu yaşlarda dişler hala gelişmekte olup çene hala büyümektedir. Bu da çapraşıklık gibi durumlara daha kolay müdahale edilebilmesini sağlar.

Erken tedavinin her ortondonti problemine uygun olmadığını belirtmek önem taşır; fakat bazı durumlarda yardımcı olabilir.

Süt dişleri de tıpkı kalıcı dişlerde olduğu gibi tedavi edilmelidir. “Nasıl olsa değişecek!” düşüncesiyle bu dişlerin çekilmesi pek çok problemlere neden olur. Süt dişlerinin beslenmede önemi vardır. Çürük dişleri olan çocuklar dişleri ağrıdığı için doğru dürüst yemek yiyemezler. Aynı şekilde dişleri çekilen çocuklar da yemek yiyemedikleri için büyüyüp gelişemezler. Genel vücut gelişiminin yanı sıra süt dişleri çenelerin gelişimi için de gereklidir. Dişler konuşmak için gereklidir. Özellikle konuşmanın öğrenildiği dönemde ön süt dişlerinin eksik olması f,v,s,z,t harflerinin bir alışkanlık haline gelerek ömür boyu yanlış telaffuz edilmesine neden olacaktır. Güzel bir gülümseme için ise sağlıklı dişlere ihtiyaç vardır. Çürük ya da eksik dişleri olan çocuklar çirkin göründüklerini düşünerek psikolojik rahatsızlık duyarlar. Süt dişlerinin bir diğer görevi de alttan gelen daimi dişlerin yerini korumaktır. Bir şekilde süt dişi zamanından önce çekilirse yandaki dişler bu boşluğa doğru kayar. Alttan gelecek kalıcı dişe yer kalmaz. Bu diş diğerlerini sıkıştırır, sonuç olarak çapraşıklıklar meydana gelir. Bu nedenlerden dolayı süt dişleri de daimi dişlerde olduğu gibi tedavi edilmelidir.

Süt Dişi Travmaları

Süt dişi travmaları, sıklıkla okul öncesi dönemde özellikle küçük çocukların dengelerini sağlamakta zorluk çekmeleri nedeni ile görülür. Araştırmalar, görülme sıklığının %11 ile %30 arasında değiştiğini göstermektedir. Bu oranlardaki büyük farklılıkların hekime başvurma oranının düşük olmasından kaynaklandığı bildirilmiştir. 1 -3 yaşlarında, fiziksel aktivitenin artması ile doğru orantılı olarak görülme sıklığı artar. Erkek çocukları daha fazla etkilenir. Kalıcı dişlerde travma görülme sıklığının ise %22 oranında olduğu ve 8 -11 yaş arasında sıklıkla görüldüğü saptanmıştır.

Süt Dişi Travma Tedavileri

Olayın oluş zamanı dişin etkilenme miktarını ve tedavi planını etkiler. Olayın nerede olduğu tetanoz profilaksisi açısından önemlidir. Diş travmalarının olası zararlarından korunmak için travma şekli ve büyüklüğü nasıl olursa olsun eğer bilinç kaybı, kanama, denge kayıpları, baş ağrısı, kusma, bulantı, konuşma zorlukları vb. gibi genel sağlık durumu ile ilgili bir problemi yoksa en kısa sürede mutlaka bir diş hekimine, mümkünse bir çocuk diş hekimine başvurulmalıdır.

Süt Dişi Travmalarından Korunmak İçin Neler Yapılmalı

Aileler ve çocuklarla ilgilenen kişilere düşen birinci görev diş travmalarına karşı hazırlıklı olmalarıdır. Bu hazırlık acil durumlarda ne yapılması gerektiğinin bilinmesi ve ulaşılacak hekimin belirlenmesini içermektedir. Ayrıca çocuklara, spor yaparken ağız koruyucu aparey ve kask, arabada kemer ve koltuk, evde ise düşmeyeceği ortamlar sağlanmalıdır. Travma ile diş hekimine başvuru arasında geçen süre, tedavinin başarısını etkileyen birinci nedendir. Eğer diş kırıldıysa ve kırık parça bulunabildiyse, kırık parçayı hemen bir süt içerisine koyarak mümkün olan en kısa sürede (ilk 1 saat içerisinde) diş hekimine başvurmak gerekir.

Biberon Çürüğü

Bebeklerde bazen dişlerin üzerinde sürer sürmez kahverengi lekeler oluştuğu ya da bu dişlerin kırılıp döküldüğü gözlenir. Aslında bu lekeler diş çürükleridir ve dişler de çürük nedeniyle kırılır. Çocukluk döneminde yaygın olarak görülen ve halk arasında “biberon çürüğü” olarak adlandırılan bu durum, yanlış beslenmeye bağlı olarak gelişen enfeksiyon hastalığıdır. Ciddi sorunlara neden olabilen biberon çürüğü, erken yaşta görülmesi nedeniyle tedavisi oldukça güçtür. Bebek beslenmesinde en önemli besin olan anne sütü ya da inek sütü doğal olarak şeker içerir. Gece yatmadan önce ya da uyku sırasında bebek anne sütü ya da biberon emerse süt ağızda birikerek mikropların dişleri çürütmesi için elverişli bir ortam oluşturur. Bu nedenle özellikle gece beslenmesi sonrası dişlerin temizliğine özen gösterilmelidir.Genellikle üst ön dişlerde görülen bu çürükler, bazı durumlarda aşırı ilerleyerek tedavisinin imkansızhale gelmesine neden olabilir. Bu tip durumlarda tedavi edilemeyen dişlerin çekilmesi söz konusu olur. Süte ilave edilen şeker, pekmez, bal ve benzeri şekerli gıdalar çürüğün daha çok yayılmasına ve ilerlemesine neden olur. Bu nedenle uykudan önce verilen mamadan sonra ağız iyice çalkalanmalı ve yalancı emzik herhangi bir tatlıya batırılarak verilmemelidir.
Ortodonti; dişler ve yüzdeki düzensizliklerin (maloklüzyon) teşhisi, önlenmesi ve tedavisiyle ilgilenen diş hekimliği dalıdır. Ortodonti kelimesi, Yunanca’da ortho “düzgün” ve odons “diş” kelimelerinden oluşmaktadır. Kelime anlamı olarak düzgün diş anlamına gelse de ortodonti, yüz ve çenelerin gelişim bozukluklarının düzeltilmesini de amaçlar. Ortodontik tedavinin ana amacı iyi bir kapanıştır. Bu da düzgün olarak sıralanmış dişlerin karşı çenedeki dişlerle uyumlu olmasıdır. İyi bir kapanış; ısırma, çiğneme ve konuşmayı kolaylaştırır. Ağız sağlığının geliştirilmesi ve böylece genel sağlığın da iyileşmesine yardımcı olur ve kişinin özgüvenini artırır.
Ortognatik cerrahi halk arasında çene ameliyatı olarak bilinir. Hastanın problemine göre alt ve üst çene aynı anda ameliyat edilebildiği gibi sadece alt çene ya da üst çeneye de operasyon yapılabilir. Alt çene ameliyatı ortodontik tedavi sırasında, tedavi sürerken yapılır. Ameliyat süresi, bozukluğa göre tek çenede olduğunda yaklaşık 1,5-3 saat sürmekte ve 2-3 gün arasında hastanede yatılması gereklidir. İlk hafta sıkıntılı geçse de 1 ay sonra belirgin bir düzelme olur. 6. aydan sonra tamamen iyileşme görülür. 1 yıldan sonra ise hastalar hiçbir şey olmamış gibi hayatlarına devam edebilirler. Alt çene ameliyatına 18 yaşını geçmiş hastalarda ortodontik tedaviye destek amaçlı veya ortodonti tedavisinin tek başına yeterli olmadığı vakalarda başvurulur. Alt çene ameliyatı yapılmadan önce mutlaka ortodonti tedavisine başlanmış ve dişlerin konumlarının düzeltilmiş olması gerekir. Bu ameliyat ortodontik tedavi süresinin bir parçasıdır. Dişlerdeki şekil bozuklukları her yaşta tedavi edilir, fakat çene bozuklukları hastanın yaşına göre yapılacak tedavide değişiklikler gösterir. Ergenlik yaşını geçirmiş ve yetişkin hastalarda cerrahi işleme başvurulur. Bu operasyon sırasında hastanın dişlerindeki teller çıkarılmadan ameliyat gerçekleştirilir.

ALT ÇENE AMELİYATI NEREDE VE NASIL YAPILIR?

Alt çene ameliyatı hastanede genel anestezi altında yapılır. Bu tarz ameliyatlarda oluşabilecek enfeksiyonlara karşı bu ameliyatların tam teşekküllü bir hastanede, steril ameliyat şartlarında yapılması gereklidir. Bunlara dikkat edildiği sürece enfeksiyon riski son derece düşük olmaktadır. Ameliyat ortodonti tedavisi sırasında dişlerin şekil bozukluğu giderildikten sonra diş telleri çıkarılmadan yapılır. Alt çenenin normalden küçük ya da geride olması durumunda çene kemiği kesilerek öne doğru alınır ve oluşan aralığa kemik dokusu nakledilir. Titanyum plak ve vidalarla sabitlenir. Alt çenenin önde ya da aşırı geliştiği durumlarda da kemik dokusu kesilerek alt çene geriye alınır. Kesik vidalarla sabitlenir. Dişleri birbirine bağlamak gerekmez. Beslenmeyle ilgili bir sorun yaşanmamaktadır. Ortaya çıkan şişlikler ise bir haftada geçmektedir.

CERRAHİ İŞLEM ÖNCESİNDE NELER YAPILIR?

  • Öncelikle hastanın tam teşhisi için röntgen çekilir.
  • Ameliyat sırasında rehber olması açısından alçı modeller yapılır.
  • Sefalometrik inceleme yapılır. (Operasyon öncesi değerlendirme için çekilen kafa röntgenidir)
  • Fotosefalometrik analiz. (Cerrahi öncesinde hastanın profildeki değişimi öncesi ve sonrasını gösterir)
  • Bu çekilen filmler bilgisayara aktarılarak çeşitli ölçümler yapılır, kullanılan programlarla ameliyat olacak hastanın ameliyat sonrası görünümü hakkında fikir sahibi olunur.
  • Çalışma sonrası problemin kaynağı belirlenir ve böylece ameliyat planı yapılır.

ALT ÇENE AMELİYATININ AVANTAJLARI NELERDİR?

  • Mükemmel bir estetik ve iyi bir profil görünümü elde edilir.
  • Yaşam kalitesi artar ve kendine güven gelir.
  • Hastanın çiğneme, yemek yeme ve konuşma gibi sorunları düzelir.
  • Ortodontik tedavinin uzun vadede başarılı sonuçlanmasını sağlar.
  • Ortodontik tedavinin süresini kısaltır ve çene kemiğinin daha iyi konumlanması sağlanır.
  • Hastanın varsa nefes problemleri ortadan kalkar.
  • Ameliyat ağız içinden yapıldığı için iz kalmaz estetik açıdan hiçbir problem olmaz.

OPERASYON SONRASI NELERE DİKKAT EDİLİR?

  • Koruyucu olarak ameliyat sonrası antibiyotik tedavisi yapılır.
  • Ortaya çıkabilecek ağrılar için ağrı kesici ve kas gevşeticiler kullanılmalıdır.
  • İlk haftalarda sıvı gıdalar tüketilmelidir. Daha sonrasında yumuşak gıdalara geçilir.
  • İlk sargılar 3-4 gün içinde çıkarılır ve dikişler alınabilir.
  • Hastalar sadece alt çene operasyonu olduğundan bir hafta sonra normal hayatına dönebilir.
Tırnak yeme alışkanlığına çoğunlukla 3-4 yaşlarından önce başlamaz. (Çok ender olarak 5 aylık gibi erken bir dönemde görülebilir). Çocukların %33 de tırnak yeme davranışı görülür. Bu oran erken ergenlik çağına kadar sürer. Ergenlik çağında tırnak yiyen çocukların sayısı %40-45’e yükselir. Yani ergenlik çağına doğru çocukların hemen hemen yarısı tırnak yeme davranışı gösterir. Bunun nedeni olarak gençlerin çevreden onay görmemeleri olarak değerlendirilir. Ayrıca tırnak yiyen çocukların ailelerinin çoğunda tırnak yiyenlere rastlanmaktadır. Bunun içinde tırnak yemenin bir taklit olduğu ve büyükleri taklit etmek suretiyle öğrenildiği ileri sürülmektedir. Ergenlik çağında sosyal onay görenlerin çoğu bu alışkanlığı terk etmektedir.Tırnak yemek bazen ayak parmaklarını ısırmakla ve ayak tırnaklarını el parmaklarıyla yakalama ile ilişkili görülmektedir. Ayak parmağı tırnağının yenilmesi ve ısırılması hemen hemen sadece kızlarda görülmektedir.

Tırnak yeme alışkanlığının sebepleri

Bu davranışın altında yatan sebepler parmak emmede olduğu gibi çoğunlukla psikolojik rahatsızlıklardır. Alışkanlık daha çok baskı altına alınmış heyecanların ilgilendiği durumlarla olup, çocuk bunun arzu edilmeyen bir davranış ve alışkanlık olduğunu anlayınca kökleşmekte olduğu görülmektedir. Tırnak yeme bir güvensizlik belirtisi olarak kabul edilir. Aile içinde aşırı baskılı ve otoriter bir eğitimin uygulanması, çocuğun sürekli azarlanarak eleştirilmesi, kıskançlık, yeterli ilgi ve sevgi görememe sıkıntı ve gerginlik başlıca nedenlerdir. Anne babanın yaşantısı da önemli bir etkendir. Anne baba geçimsizlikleri anne babanın sık sık kavga etmesi ailedeki sorunlar çocuklarda tırnak yeme gibi davranışlara neden olur. Bunun yanı sıra anne babanın aşırı kaygılı olması çocuğu aşırı derecede koruyup kollaması ayrıca anne babanın çocuklar arasında ayrım yapması çocuklar arasında kıskançlığa yol açar. Bu da dolaylı şekilde kendini tırnak yeme olarak gösterir. Tırnak yeme daha önce belirttiğimiz gibi taklit yoluyla da edinilebilen bir davranıştır. Ailede herhangi bir bireyin tırnak yeme davranışı göstermesi doğal olarak çocuğun ilgisini çekecektir. Ayrıca tırnak yeme davranışı olaylara bağlı olarak gelişebilmektedir. Çocuğu tedirgin eden herhangi bir olay veya çevrede onun için hoşnutsuzluk yaratacak herhangi bir durum bu davranışı göstermesine yol açar.

Tırnak yeme Tedavi ve alınabilecek önlemler

En etkili yöntem 3-4 yaşlarına kadar bu alışkanlığın anne baba tarafından görmezlikten gelinmesidir. Daha sonra bu alışkanlık devam ederse;
  • Çocuğun gerginlik ve uyumsuzluk nedenleri iyice araştırılmalı ve bunlar saptanarak çözüm getirilmeli
  • Çocuğu azarlamak, korkutmak, ceza vermek gibi zorlayıcı yöntemlerin uygulanması yararlı olmamaktadır. Hatta kimi zaman daha ağır duygusal problemlerin çıkmasına neden olabilir.
  • Çocukları korku kaygı yaratacak durumlardan uzak tutmak gerekir.
  • Küçük çocukların kaygı korku verici televizyon filmlerini izlemeleri, kavgalı olaylarda bulunmaları çocuğu heyecanlandıracağı için sakıncalıdır.
  • Tırnak yiyen çocuklara geceleri yatarken eski hafif eldivenleri giydirmek. Çocuk gece tırnaklarını yemek veya ısırmak istediğinde hatırlatıcı olması bakımından yararlı olabilir.
  • Parmak ve tırnağa acı fakat zararsız bir sıvı sürülebilir. Bu hem hatırlatıcı ve hem de tırnağını ağzına götürdüğü zaman acı ile birleştiğinde terk etmeye yardımcı olabilir.
  • Çocukların ilgisi başka yöne çekilebilir. Sinema, televizyon izlerken veya radyo dinlerken onun ağzını çiğneyecek bir şeyle meşgul etmek tırnak yemenin ve ısırmanın yerine gelecek bir etkinlik olabilir.
  • Çocukları ara sıra başarılarından dolayı ödüllendirme bazı durumlarda yarar sağlayabilir. Ancak bunun kısıtlı ve uygun şekilde kullanılması gerekir. Aksi takdirde çocuk yeni ödüller almak için bunu kullanabilir.
  • Tırnak derin kesilebilir. Çocuğun kendi tırnak bakımıyla uğraşması da yararlı olabilir. Bunun içinde çocuğa manikür ve pedikür malzemeleri alınabilir.
Son söz ve bir önlem olarak tırnak yemenin ve ısırmanın çok kötü bir alışkanlık olmadığı ve bunu isteyenlerin kolaylıkla terk edebilecekleri çocuklara anlatılmalıdır. Çocuk buna inandırıldığı zaman bu alışkanlıktan vazgeçmek için çaba gösterecektir. Çünkü dış etkenler çocuğun bu alışkanlıktan vazgeçmesine fazla etkili olmamakla bazı hallerde alışkanlığın kökleşmesine ve başkalarını kızdırmak ve huzursuz etmek için bir araç olarak kullanılmasına neden olmaktadır

Dişlerin yapı maddesi nedir?

diş mine, dentin, sement ve pulpadan (diş özü) oluşur. mine: vücuttaki en sert maddedir. dişi en dıştan koruyucu bir katman olarak çevreler. içinde sinir hücreleri olmadığı için duyarlı değildir. % 97’si kalsiyum tuzlarından oluşur. Diş minesi altıgen “apatit” kristalleri şeklinde düzenlenmiştir. Minenin yapısına giren kalsiyum tuzları, organik diş maketi üzerinde yavaş yavaş çökelerek birikir ve kristalleşir. Bu birikme, ana rahminde iken başlar. Anne, gebelik süresince bazı ilaçlar alırsa veya çocuk mine teşekkülü sırasında bir hastalık geçirirse mine birikimi aksaklığa uğrayabilir. 0 zaman dişler sarı, gri veya kahverengi olur. Bazen de eksik (hipoplazik) teşekkül eder. dentin: minenin altındaki tabakadır. yetişkin bir insan dişinin %75’ini oluşturur. kemikle aynı yoğunluğa sahip olmasına rağmen ısıya ve dokunmaya duyarlıdır. gerektiğinde içerdiği tamir hücreleri ile yeniden dentin dokusu oluşturabilirler. Dişin asıl kitlesini dentin (fildişi) tabakası oluşturur. Dentin, taç kısmında mine; kök kısmında da sement ile örtülüdür. Dentin canlı bir yapıdır ve % 70’i mineral tuzları; % 20si organik madde ve % 10’u da sudan oluşur. Dentinde çok sayıda kanalcık içerir. Bu kanalcıkların içi diş özü sınırındaki dentin yapıcı hücrelerin uzantıları olan iplikçiklerle doludur. Dentin yapan hücrelere “Odontoblast” denir. Dentin kanalcıklarının milimetre karede sayıları 10.000’e. yaklaşır. Diş, dolgu veya kaplama yapılmak için oyulur veya küçültülürse bu kanalcıklar açığa çıkar ve o zaman soğuk, sıcak, tatlı ve ekşiden ağrı duyulur. pulpa (diş özü): dişin orta kısmına ve burada bulunan yumuşak dokuya verilen addır. kökün ucuna kadar devam eder. bu kısımda kan damarları yer alır ve bu damarlar sayesinde diş enfeksiyondan korunur ve daima aktif halde kalır. aynı zamanda pulpada aşırı duyarlı sinir hücreleri bulunur ve bu hücreler sayesinde sıcak, soğuk ve basınç gibi duyular hissedilir. “Pulpa” adı da verilen diş özü, dentin tarafından oluşturulan bir odacık içinde yerleşen kılcal atar ve toplar damarlar; duyu sinirleri ve bütün bu yapıları koruyan bir destek dokusundan oluşur. Diş özünün dış çevresi dentin yapıcı hücrelerle (odontoblast) kuşatılmıştır. Bu hücreler, çürük ve diğer zararlı etkenlere karşı, dişi koruyan kale muhafızlarına benzer. Her hangi bir nedenle oluşan çürüğe karşı dentin yapıcı hücreler üstün gelirlerse bu hücreler diş özü kalesini dentinle sıvarlar; yenik düşerlerse diş özü açılır ve iltihaplanır. Bu etkinlik genç insanların diş özünde daha yoğundur. sement : kökün etrafını kaplayan kemiksi bir tabakadır, çok incedir. diş kökünün çene kemiğine tutunmasını sağlar. %65’i inorganik maddedir. Bazen kök etrafında ve kök ucunda aşırı sement birikebilir. Buna “Hipersemontoz” denir.

dişler ne işe yarar?

Dişler sindirim sisteminin başında besinlerin ufalanıp parçalanmasına, koparılmasına yardım eder. kendini çevreleyen destek dokuları korur ve gelişmelerini sağlar. konuşmayı ve seslerin doğru bir şekilde çıkmasını sağlarlar. estetik olarak yüzle bir bütünlük içindedir.

Dişlerin Görevlerine Göre Farklı Yapıları Vardır;

1- Kesici Dişler Alt ve üst çenedeki ön dişler “Kesici Diş” olarak adlandırılır. Üst çenede genişliği 9-10 mm. olanlar orta kesici; 6-7 mm. olanlar ise üst yan kesicilerdir. Alt orta ve yan kesicilerin genişlikleri ise 6-7 mm. arasındadır. 2- Kaninler (Köpek Dişleri) “Köpek dişi” ve “göz dişi” adı da verilen kaninler kesici dişlerden sonra gelir, alt ve üst çenede sağlı-sollu birerden dört (4)tanedir. Uçları sivri olup koparmaya yararlar. 3- Azı Dişleri Kaninlerin arkasında, azı dişleri yer alır. Yapı olarak birbirinden farklı olan azı dişleri, her bir yarım çenede, iki küçük azı, üç de büyük azı olmak üzere beşer tane ve bir çenede toplam on (10) tanedir. Bütün küçük azıların çiğneme ve kenetlenmeye yarayan ikişer tümsekçikleri vardır. Üst çenedeki büyük azıların dörder tümsekçiği; alt çenedeki büyük azıların beşer tümsekçiği vardır. Bu tümsekçiklere “tüberkül” adı verilmektedir. 4- Akıl Dişleri – Üçüncü Büyük Azılar = Yirmi yaş Dişleri Akıl dişleri ayrı bölümde incelenmiştir (yirmi yaş dişleri). Burada, sadece şekillerinin ve kök sayılarının çok değişik olduğunu belirtmekle yetiniyoruz.

Dişlerin Düzgün Konuşmaya Etkisi:

Konuşma, insan ilişkilerinin en önemlilerindendir. Ayrıca, politikacılık, aktörlük, spikerlik, şarkıcılık gibi bazı meslekler, büyük ölçüde düzgün konuşmaya dayanır. Düzgün konuşmada dişlerin önemli rolleri vardır. Aşağıda ki birkaç örneğin bu rolü vurgulamaktadır. 1- DE ve TE sesleri, dil ucunun, üst kesicilerin damak tarafındaki eğiminden destek almasıyla çıkar. 2- FE ve VE sesleri ise, alt dudağın, üst kesicilerin kesici uçlarına temas etmesiyle çıkar. 3- SE sesi, karışık bir işlemle çıkar. Alt ve üst kesiciler birbiriyle temas halindeyken, dilin, azıların dil tarafındaki yüzeyinden destek alması ve dil ucunun da (kesiciler arasında bir oluk yapıp) hava borusu oluşturmasıyla gerçekleşir. ŞE ve JE sesleri de buna benzer bir işlemle gerçekleşir; fakat bu sırada dil ucu göreve katılmaz. Dişler çene kemikleri, dişetleri, dil, damak, buların hepsi, çiğneme, tat alma. yutkunma ve konuşma ile ilgili görevlerini bir bütün halinde yürütürler.

dişlerin oluşumu ve gelişimi ne zaman oluyor?

Embriyolojik hayatta (anne karnında) ağız boşluğuna ait oluşum belirtileri 3. haftada görülmesine rağmen, dişlerin gelişimine ait ilk belirtiler 6.haftaya rastlamaktadır. 7.haftadan itibaren dişlerin tomurcukları hafta hafta belirmeye başlar.

süt dişleri nasıl tanınır?

Süt dişleri, çocuk altı aylıkken çıkmaya başlar ve 2.5 yaşında alt ve üst çenede 10’ardan (20) tane olarak tamamlanır. Süt kesicileri ve süt kaninleri, kalıcı dişlere göre daha küçüktür. Süt azıları da kalıcı azılara göre daha küçük yapıdadır. Çocuk büyüdükçe, süt dişlerinin kökleri altında yer alan kalıcı dişin kökü, sürme etkisiyle erimeye başlar; kök tamamen eriyip dişin yalnız kuronu kalınca da diş kendiliğinden düşer.

hangi diş ne zaman çıkar?

İlk diş yaklaşık altı aylıkken çıkar. Akıl dişleri de 18-20 yaşında… Demek ki diş çıkarma süreci, insanın 20 yılını alır. Ama hangi diş kaç yaşında çıkar? Bunu özetleyen bir tablo hazırlanmış ve aşağıda verilmiştir. Tablodaki yaşların yaklaşık rakamlar olduğunu; 1-1,5 yıl önce veya sonra sürmesi gereken dişin vakitsiz sürebileceğini, bazen de gecikmeler olabileceğini belirtmeliyiz. Isırma ve öğütme nasıl gerçekleşir? Kesici dişler, yiyecekleri ısırmaya ve kesmeye yararlar. Üst diş kavisi, alt diş kavisinden daha geniştir ve onu her yönde taşar. Alt çenenin aşağıya kaymasıyla ağız açılır ve lokma kesici dişlerin arasına girer. Ağız kapatılınca, ısırma hareketi ile üst kesiciler alt kesiciler üzerinde bir makasın ağzı gibi kayar ve yiyecekleri koparır.Öğütme işlemi alt çene eklemi ve çiğneme kaslarının uyumlu çalışması ve yana hareketlerle gerçekleşir. Besinleri iyi öğütebilmek için diş dizilerinin düzgün ve eksiksiz olması şarttır.

diş etinin yapısı

Bir dişin dışarıdan sadece taç kısmı görülür ve diğer kısımları çene kemiği içinde gizlenmiştir; üzeri dişeti dokusu ile örtülüdür. Diş eti, sert, lifli ve kan dolaşımı ile iyi beslenen bir yapı olup; normal rengi uçuk pembedir. Sert ve kemiğe sıkı-sıkıya yapışan 4-5 mm’lik dişeti daha yumuşak bir bağlantı ile yanak ve dudak içini döşer; bu yapıya “Mukoza” denir. Yanak ve dudakların iç yüzü ile diş dizileri arasında “Vestibül” = “Dalız” yer alır.

Tükürüğün bileşimi ve etkisi nasıldır?

Yeni doğan bebeğin ağzı sterildir (mikropsuzdur), fakat birkaç dakika sonra kirlenir ve yaşam boyu da mikroplu kalır. Öyleyse neden hastalanmıyoruz? Çünkü ağızda bulunan bakterilerin çoğu hastalık yapmayan mukoza (saprofit) türdendir. Ancak vücudun direnci kırılınca bu bakteriler hastalık etkeni olabilir. Ağızda bulunan bakterilerin hepsi “Ağız florası”nı oluşturur. Diğer yandan, ağız boşluğunun çok önemli bir koruyucusu daha vardır: Tükürük. Kulak önü, çene altı ve dil altı bezleri tarafından üretilen renksiz, özel kıvamda, akıcı bir sıvı olan tükürük, üretildiği bezlerden kanalcıklar aracılığı ile ağız boşluğuna taşınır. Bezler günde 5 litreye yakın tükürük üretirler. Kulak önü tükürük bezinin kanalı, üst 1. büyük azı yakınında; diğer tükürük bezlerinin kanalcıkları da dil altında ağza açılırlar. Tükürük içinde bakterilerin üremesini durduran fermentler, fluor ve kalsiyum tuzlan bulunur. Tükürük kanallarının açıldığı yerde diş taşlarının fazla birikmesi, bileşimindeki kalsiyum tuzlarının çökelmesi nedeniyledir. Tükürüğün ağız ve dişlere yararlı etkileri şöyle özetlenebilir; 1- Tükürük, dişleri mekanik olarak temizler. 2- Tükürük, dişleri çürümekten korur. 3- Tükürük, içinde bulundurduğu mayalarla ağız mukozasını korur.

çürük tedavisi:

diş sert dokularının madde kaybı ile birlikte ilerleyen hastalığına çürük denir. diş sert dokularında kaybolan maddeyi yerine koyacak bir yenileme ya da tamir olayı olmaz. yani çürükte madde kaybının dokularca tamir olanağı yoktur. ayrıca çürük boşluğu çürütücü etkenlerin yerleşmesi, gelişmesi ve korunması için bir barınak teşkil eder.bu nedenle çürük tedavisinde başlıca iki çaba vardır: Çürütücü etkenlerin barınağını ortadan kaldırmak ve dişteki madde kaybını birtakım dolgu malzemeleri ile gidererek tekrar iş görür hale getirmek… eğer elimizde çürüyerek kaybolan diş dokularını fiziksel, kimyasal ve biyolojik özelliklerine sahip ve tedavi edilecek dişe mükemmel bir şekilde yapışıp kaynaşabilecek bir dolgu maddesi bulunsaydı çürüğü temizlemek ve doldurmak basit bir işlem olurdu. ancak bugün bu özelliklerin tümüne sahip bir dolgu maddesi olmadığı için, ön dişlerde estetiği arka dişlerde de dayanıklılığı sağlayan çok çeşitli dolgu maddeleri kullanılmaktadır. bu maddelerin değişik özellikleri nedeniyle dolgu yapma tekniklerinde en uygun şekil ve yöntem dişten dişe değişmektedir.

çürük tedavisinde kullanılan malzemeler nelerdir?

  • çinko içerikli genelde geçici amaçla kullanılan maddeler
  • kalsiyum içeren dişi iyileştirici özelliğe sahip maddeler
  • gümüş, kalay, çinko,altın içeren dayanıklı maddeler
  • cam, alüminyum, fosfat ve yapay reçinelerin bir karışımı olan estetik amaçlı kullanılan maddeler
  • alüminyum silikat cam partiküllerinden oluşan çok çeşitli amaçlar ile kullanılan maddeler
  • ağız dışında hazırlanıp dişe yapıştırılan (bonding) blok malzemeler

diş gangreni nedir?

Dişin pulpa tabakasının (sinir-damar ağı) mikro organizmalarca işgali sonucu canlılığını kaybettiği bazı durumlarda içerdiği protein, karbonhidrat ve yağların kimyasal olaylar sonucu parçalanmasıdır. çürüğe meyilli dişlere sahip bireylerin daha çocuk yaşlardayken ilk çıkan daimi dişlerinde bile aşırı çürük sonucu pulpa gangrenine rastlanabiliyor.

diş gangreninin sebepleri nelerdir?

Ani darbelerle dişin kırıldığı durumlarda olabildiği gibi sürekli ve yavaş yavaş etki yapan yüksek dolgular, sızıntılar, sinire ulaşan çürükler de dişin ölümüne sebep olabilir.

diş gangreninin tedavisi var mıdır?

Dişi canlı olarak ağızda tutmak için artık çok geçtir. yapılacak tedavi şekli dişin ortasındaki bozulmuş yapıların temizlenmesidir (kanal tedavisi). en son çare ise ne yazık ki çekimdir. Not: Yukarıdaki yazının bazı bölümleri Prof. Dr. İlter Uzelin yazısından alınmıştır.
Parmak emme, normal çocuklarda herhangi bir pisko-patolojik etken olmaksızın 3-4 yaşlarına kadar görülen bir olgudur.Bebeklerin çoğu başparmaklarını ya da diğer parmaklarını emerler. Zararsız bir davranış olan parmak emmeye hemen bebeklerin tümünde rastlanmasının en önde gelen nedeni,yeni doğan bebeklerin parmak emmeyi daha anne rahminde, (uterus) öğrenmiş bulunmaları ve doğuştan sahip oldukları en güçlü reflekslerden birinin emme refleksi olmasıdır.Nitekim ender olarak yeni doğan bazı bebeklerin parmak ya da bileklerinde görülen kabarcıklar bunun bir sonucu olmaktır. Annelerin büyük bir çoğunluğu parmak emmenin açlıktan kaynaklandığını düşünürler.Oysa bu emme %50’den %87’lere varan yüksek bir oranda beslenmeye bağlı olmayan yaygın bir davranış niteliğinde görülür.1 yaş çocuklarının hemen yarısı parmaklarını emerler.9 ayda itibaren uykuyla parmak emme arasında yakın bir ilişkinin olduğu, uykusu gelen bebeğin parmağını ağzına götürdüğü görülür. Çocuğu parmak emmeden vazgeçirmek üzere yapılan çabalar, 3 yaşına kadar çocuk tarafından dirençle karşılanır. Bazı bebekler yeni dişlerinin çıkması ,bazıları da zorlukla karşılaştıklarında utanma ve sıkılma belirtisi olarak parmaklarını emerler. Genellikle 18. ay dolaylarında sıklaşan parmak emmenin 4 yaşına doğru kaybolması beklenir. Araştırmalar en geç 5-6 yaşlarında sona erdiği takdirde parmak emmenin zararının olmadığını,ancak süregelmesi halinde dişlerde deformasyona neden olabileceğini kanıtlamıştır. Alt ıslatmada olduğu gibi, sürekli parmak emme alışkanlığı da psikolojik sorun ve gerginliklerin bir sonucu olarak gelişebilir. Ebeveynler parmağını emen çocukların çene kemikleri ve dişleri üzerinde ki etkilerini düşünerek endişeye kapılabilir. Parmak emmenin alt ve üst dişleri geri ittiği doğrudur. Parmak emmenin dişleri ne kadar etkilediği parmak emme süresine ve en önemlisi parmağın ağızda ki duruşuna bağlıdır. Süt dişlerinde oluşan bu değişiklik 6 yaşından sonra çıkan asıl dişleri etkilemediği işaret etmektedir.

Parmak ve emzik emme

Emme fonksiyonu yeni doğmuş çocuklarda çok kuvvetlidir. Ancak parmak emme ve dil emme alışkanlıkları ilk 1.5 sene normal olmakla birlikte 2 yaşın sonunda kaybolur.Ancak parmak emme, emzik emme alışkanlığı devam edecek olursa henüz gelişmekte olan kas ve kemik yapıları üzerine basınç uygulayarak dişlerin yer değiştirmesine yol açar. Bu durumda üst ön dişler öne alt ön dişler ise geriye doğru eğilir ve alt ve üst ön dişler arasında açıklık meydana gelir.Alışkanlık bırakılırsa bu açıklık kapanır ancak 3.5 yaşından sonra kalıcılık artar. Parmak emme alışkanlığı gece uyurken de deva ederse daha etkili olur ve bunun sonucunda üst çenede darlık (V şeklinde bir çene kavsi) meydana gelir.

Parmak emme alışkanlığı karşısında anne babanın yapacağı en sağlıklı yaklaşım nedir?

Olayı telaşa kapılmadan sabırla karşılamak ve sürekli ilgilenmekten kaçınarak, çocuğa bu alışkanlığın bebekçe bir davranış olduğunu, başkalarını gözüne hoş görünmeyeceğini basit bir dille anlatmaktır. Aile içinde sürekli aynı alışkanlığı konu edilerek dikkatleri çocuk üzerine çekmek, bu nedenle telaşa ve gerginliği girmek ve çözüm amacıyla çocuğu sürekli eleştirmek yanlış anne baba davranışları arasında sayılır. Okul yaşında parmağını emme çocuk, öğretmenin uyarısı, anne babasının eleştirisi, hatta arkadaşlarını alaylarını karşın bu alışkanlığını sürdürür. Bu durumda çocuğa yapılan olumlu tavsiye ve açıklamalarla psikolojik açıdan uyumunun sağlanması, sorunu ortadan kalkmasına neden olabilir. Burada önemli olan, bir gerileme (regression) belirtisi sayılan bu alışkanlığı oluşturan etkenlerin ana baba tarafından keşfedilerek ortadan kaldırılması. Örneğin,yeni bir kardeşin doğumu,çocukta bu tür bir alışkanlığın başlamasına neden olabilir.Cıvıldayan, emekleyen, parmak emip tırnak yemeye başlayan çocuk ,bu tür bebekleşme hareketleriyle kaybettiği ilgiyi kazanma savaşımına girer. Daha önce de belirttiğimiz gibi, kardeşin doğumundan önce çocuğun hazırlanması, kardeşin varlığına karşın çocuğun statüsünün devam edeceği ve onun yerinin ayrı olduğu konusunda çocuğun ikna edilmesi, kardeşin yardıma muhtaç bir yakını olması nedeniyle elbirliğiyle ona bakma gereğine çocuğun inandırılması ondaki gerginliği azaltır. Böylelikle bu gerginlikten kaynaklanan alışkanlıklar da zamanla kaybolur. Alt ıslatma benzerliği nedeniyle parmak emme de yaşla azalır.Bu konuda da yine özellikle ilk çocukluk döneminde tedaviden kaçınılmalıdır.Okul öncesi dönemindeki parmak emme ya da alt ıslatma durumunda gereksiz telaş yerine, olayın temelinde anne babanın da etkisi bulunduğu düşünülerek uzmanlarca sabırlı ve sürekli bazı eğitimsel önlemler uygulanmalıdır.

Parmak emmenin giderilmesi için alınacak önlemler

Anne ve babaya parmak emmenin ilk dönemlerde zararsız bir faaliyet olduğu açıkça anlatılmalıdır. Parmak emmenin biraz önce değindiğimiz gibi diş deformasyonlarına sebep olmadığı, bir hastalık mahiyetinde olmadığı açıkça anlatılmalıdır. Çünkü buna inanan anne, baba ve aile büyükleri ömür boyu sürecek bu kötü alışkanlıktan çocuklarını vazgeçirmek için çok şiddetli tedbirlere başvururlar. Hatta çocukların parmaklarına acı biberler sürenler, dayak atanlar, ellerini kollarını arkadan bağlayanlar,eline parmaklarına iğne batırıp onlar unutamayacakları acı verecek cezalar uygularlar. Bu tenkitler, azarlamalar, dayak atmalar, parmağa acı sürmeler çocukta olumsuzluğun yükselmesine neden olabilir. Anne babayı rahatsız etmek için bir davranış olarak kalmasını pekiştirebilir.(D. Çağlar-1981) Parmak emme kendi başına çocuklukta ve sonradan uyumu etkileyen bir alışkanlık değildir. Özel bir düzeltici tedbir olmayı da gerektirmez. Ancak parmak emmeye başlayan veya bunu alışkanlık haline getirmiş çocuklara bu alışkanlıkları terk etmeleri için uygun olmayan tedbirlerin, cezaların uygulanması sonucu bir çok uyum ve duyusal problemlerin ortaya çıkmasının nedeni olabilir. Basit bir alışkanlığı terk ettirmek için uygulanan metotlar durumla ilgisi olmayan yeni ve kronik bazı uyum bozukluklarına sebep olabilir. (D. Çağlar-1981) Küçük yaşlarda çocuklar uygun şekilde beslenmelidir. Gıda ve anne sütünün kalitesi yanında çocuğun gıda verilirken tutumuna özel bir yer ve önem vermek gerekir. Çocuk gerek anne memesinden ve gerekse biberonla beslenirken annenin göğsüne onun sıcaklığını duyacak şekilde yaklaştırılmalıdır. Bir taraftan çocuğa gıdası veya meme verilirken diğer taraftan anne çocuğa gözlerinden sıcak sevgi akıtmalıdır. Çocuğun gevşek tutulması,hırpalanarak, azarlanarak gıda verilmesi büyük bir anlam taşımaz, haysiyet sahibi bir gence al zıkkımlan diye yiyecek vermenin yaptığı etkiyi yapar.(D. Çağlar-1981) . Uygar insanların köpekleri beslerken yaptığı içtenliği insan yavrusundan esirgerler. Uygun şekilde beslenme bu problemin ortaya çıkmasında en büyük engel teşkil eder.(D. Çağlar-1981) Belki çocuk parmak emme veya lastik meme emmeden özel bir haz duyabilir. Bu hiçbir zaman zararlı bir alışkanlık değildir. Normal davranışlar ve ilişkiler yoluyla bu alışkanlık 1 yaşının sonunda terk edilebilir.(D. Çağlar-1981) Eğer çocuk yürümeye başladıktan veya 1 yaşından sonrada bunu yapıyor yani parmağını emiyorsa bu çocuğun fazla yorgun, rahatsız, mutsuz, sıkıntılı, üzüntülü olduğunun belirtisidir. Çocuğun durumunun incelenmesi düzeltici tedbirlerin yalnız bir belirti olan parmak üzerinde değil bütün durumu düzeltmeye yöneltilmesi gerekir. Çünkü parmak emmenin asıl nedenleri ortadan kalkmadıkça çocuk parmak emmeye devam edecektir. (D. Çağlar-1981) Çocuğa uygun dinlenme, geniş ve çeşitli faaliyet olanakları, oyun ortamları meşgul olmak için olanaklar sağlanmalıdır. Anne babanın uygun olmayan davranışları düzeltilmelidir. Çocuklara bu alışkanlığından dolayı şiddet hareketleri uygulanmamalı ve çocuk batıl fikirlerle korkutulmamalıdır. Mükafat vaadi, çocuğun bunu terk etme arzusunu ve gücünü harekete getirecek, çeşitli tedbirler çocuğu harekete getirerek çocuğun bunu bırakmasını sağlayabilir. Çocuk parmağını ağzına götürdüğü zaman uyarıcılık yapacak zararsız acı mayi sürülmesi ve geceleri hatta gerekiyorsa gündüz çocuğa eldiven takılması, alışkanlığı sona erdirmesi için iyi bir hatırlatıcı olabilir. Çocuğa bilhassa kendi kendini kontrol etmek için, isterse bu alışkanlığı terk edeceği inancını kazandırmak, alışkanlığı yenmek için iyi bir hatırlatıcı olabilir. Çocuk 4-5 yaşlarına geldiğinde parmağını emmeye devam ediyorsa kendisine telkinlerde bulunmak faydalı olabilir. Çocuğa bu yaptığının çocukça bir davranış olduğu başkalarının gözüne hoş görünmediği onun anlayabileceği bir dille anlatılır. Çocuklar bu yaşlarda genellikle büyük bir insan gibi olmaya, ebeveyni taklit etmeye özenir. Çoğu zaman onlar gibi davranır. Ebeveyn çocuğun bu durumunu çok iyi değerlendirmelidir. Kendilerinin parmak emmediklerini, çünkü bu durumun pek hoş olmadığını söylemeleri çoğu zaman etkili olabilir.(S. Gizer-1996) Çocuğun erken memeden kesilmesinin karamsar, sadist geç memeden kesilmesininse güvenli ve iyimser bir kişilik geliştirdiği açıklanmıştır.(H. Yavuzer-1997)
×

Merhaba!

Temel Ağız ve Diş Sağlığı Merkezi ile hızlıca görüşme başlatabilir veya randevu almak için hemen yazabilirsiniz

×